Yeraltı Mezarlığı
Katakomb (catacomb), mezarlar için yan girintileri olan galeri veya geçitlerden oluşan yeraltı mezarlığı. Kökeni bilinmeyen bu terim, ilk olarak 3. yüzyılın son yarısında Aziz Petrus ve Pavlus’un naaşlarının geçici dinlenme yeri olduğu söylenen San Sebastiano Bazilikası’nın (Roma yakınlarındaki Appian Yolu üzerinde bulunan) altındaki yeraltı mezarlığına uygulanmış gibi görünmektedir. Bu kelime zamanla Roma çevresindeki tüm yeraltı mezarlıklarını ifade eder hale gelmiştir.
Roma İmparatorluğu’nun ilk Hıristiyan topluluklarında yeraltı mezarları defin işleminin yanı sıra çeşitli işlevlere de hizmet ediyordu. Defin günü ve yıldönümlerinde aile mezarlıklarında cenaze yortuları kutlanırdı. İlk Hıristiyan kilisesinde cenazelere eşlik eden Efkaristiya burada kutlanırdı. Bazı katakomplarda, büyük salonlar ve bunlara bağlı şapel süitleri, azizlere ve şehitlere adanan tapınaklardı. Ünlü bir örnek, Aziz Petrus ve Pavlus’un onuruna verilen anma yemeklerini (refrigeria) yemek ve duvarlara onlara dualar kazımak için sayısız hacının geldiği Aziz Sebastian katakombundaki Triclia’dır.
Katakomb’lar genellikle uzun ve dar tünellerden oluşur ve tünellerin duvarları, ölülerin yerleştirildiği nişlerle doludur. Bu nişler genellikle basit oymalarla süslenir ve bazen ölen kişinin ismi, doğum ve ölüm tarihleri gibi bilgileri içerir. Daha geniş odalar (cubiculum) ise zengin ailelerin veya dini figürlerin defnedildiği yerlerdir. Bu odalar daha ayrıntılı freskler ve oymalarla süslenmiştir. Ayrıca, karmaşık düzenleri ve kum ocaklarına ve açık araziye gizli geçitlerle erişimleri nedeniyle, zulüm ve sivil kargaşa zamanlarında saklanma yerleri olarak kullanılabiliyordu. Örneğin Papa Sixtus II ve dört diyakozun Valerian’ın zulmü sırasında (MS 258) Aziz Sebastian yeraltı mezarlığında yakalanıp öldürüldüğü söylenir; daha sonra Hıristiyanlar barbar istilaları sırasında buraya sığınmışlardır.
İlk Hıristiyanların yeraltı mezarlarını ibadet için gizli buluşma yerleri olarak kullandıklarına dair yaygın inanışta doğruluk payı yoktur. MS 3. yüzyıla gelindiğinde Roma’da 50.000’den fazla Hıristiyan vardı ve 50.000 kişinin her Pazar sabahı gizlice yeraltı mezarlarına gitmesi pek mümkün değildi. Dahası, yeraltı mezarlarının uzun ve dar koridorlarında herhangi bir ibadet söz konusu olamazdı ve Aziz Calixtus yeraltı mezarındaki Papalar Şapeli gibi en büyük mezar odaları bile ancak 40 kişi alabiliyordu. Son olarak, hem Hıristiyanlar hem de putperestler ölümü kirli olarak gördüklerinden, uygun durumlarda mezarlarda ölüler için anma yemekleri ya da ayinler düzenlenebilse de, böyle bir yerde düzenli olarak halka açık ibadet yapılması pek olası değildir.
Yeraltı mezarları hiçbir şekilde bir Hıristiyan ya da sadece Romalı icadı değildir. Ölüleri yeraltındaki kaya odalarına gömme geleneği antik çağlara kadar uzanmaktadır. Yeraltı mezarları Akdeniz dünyasının her yerinde bulunur: Malta‘da, adanın eski başkenti yakınlarında; Sicilya’da, Taormina, Siraküza ve başka yerlerde; Mısır‘da, İskenderiye ve Kahire yakınlarında; Lübnan‘da, Sidon (şimdiki Sayda) yakınlarında; ve İtalya’da birçok yerde, özellikle Napoli çevresinde ve antik Etruria’da. Paris Yeraltı Mezarları da (Catacombes de Paris) bu yapının en bilinen örneklerinden biridir. 18. yüzyılın sonlarında Paris’te mezarlıkların dolması ve halk sağlığı sorunları yaratması nedeniyle, şehir yetkilileri kemikleri taş ocaklarına taşımaya karar verdiler. İlk kemik transferi 1786 yılında başladı ve 1860’lara kadar devam etti. Bu yeraltı mezarlıklarında tahmini olarak 6 milyondan fazla kişinin kemikleri bulunmaktadır. Paris Yeraltı Mezarları, yalnızca mezarlık olarak değil, aynı zamanda bir sanat eseri olarak da dikkat çekicidir. Kemikler, dikkatli ve simetrik bir şekilde yerleştirilmiş, bazı bölümlerde duvarlar ve sütunlar oluşturulmuştur. Bu mezarlıklar, 19. yüzyılın ortalarından itibaren halka açılmış ve bugün milyonlarca turist tarafından ziyaret edilen bir cazibe merkezi haline gelmiştir.
Roma’nın erken dönem Hıristiyan yeraltı mezarları, şehrin merkezinden yaklaşık üç mil uzaklıkta kabaca bir daire şeklinde yer almaktadır. Yaklaşık 40 oda bilinmektedir ve çoğu şehre giden ana yolların yakınında bulunur. Bilinen tüm yeraltı mezarları arasında en kapsamlı olanlarıdır ve bazı bölümleri ziyaretçilere açıktır.