Beden Dili Evrensel midir?
Bir el sallama. Bir başparmak. Orta parmak. Bu yaygın jestlerin ne anlama geldiğini bildiğinizi düşünebilirsiniz… ama caddenin karşısındaki Avrupalı arkadaşınıza el salladığınızda ve o diğer tarafa döndüğünde ne olur?
Bu tepkinin bir nedeni var ve arkadaşınız sizden sıkıldığı için değil. Çoğu Amerikalı el sallamayı dostça bir selamlama ya da vedalaşma olarak yorumlarken, aynı hareketin Avrupa ve Latin Amerika’nın bazı bölgelerinde hayır kelimesini ifade etmesi de muhtemeldir. Aynı uyumsuzluk diğer işaretler için de geçerlidir: avuç içi içe bakacak şekilde iki parmağınızı kaldırarak iki rakamını veya barış işaretini belirtmek dünyanın büyük bir bölümünde zararsızdır, ancak Birleşik Krallık ve Avustralya’da kaba bir harekettir. İşaret parmağınızı vücudunuza doğru kıvırmak ABD’de odanın karşısındaki birini çağırabilir ama İtalya’da “hoşça kal” demenin bir yoludur.
Bu farklılıklara bakıldığında, beden dilinin evrensel olmadığı oldukça açık görünebilir. Ama neden?
Konuyla ilgili en yaygın anlayış, beden dilini konuşma diliyle ilişkilendirir. Belirli anlamları olan jestler, halk arasında “beden dili” olarak adlandırılsa da, bu hareketleri mutlu olduğunda gülümsemek veya utandığında başka tarafa bakmak gibi daha içgüdüsel eylemlerden ayıran bir çalışma alanı olan kinesik alanına aittir. Amerikalı antropolog Ray Birdwhistell tarafından 1950’lerde geliştirilen kinesik, jestlerin nasıl anlam ürettiğini anlamak için dilbilimin yapı taşlarını kullanır. Konuşulan kelimeleri oluşturan ses birimlerine fonem denildiği gibi, kinesik hareketleri oluşturan hareket birimlerine de kinem denir ve aynı fonem diller arasında farklı anlamlar ifade edebileceği gibi, aynı kinem de farklı kültürlerde veya bağlamlarda farklı anlamlar ifade edebilir. Örneğin, başparmak yukarı kinemi Kuzey Amerika’da iyi yapılmış bir iş (ya da otostop çekme arzusu) anlamına gelirken, Avustralya’da yukarı aşağı hareket ettirildiğinde son derece kaba bir anlam ifade eder. Ve karışık mesajlar bununla da bitmiyor. Almanya’da aynı başparmak yukarı kineme bir rakamını temsil ederken, Japonya’da bunun yerine “beş” anlamına gelmektedir.
Yine de sözsüz iletişimi anlamanın bir zorluğu daha var. Beden dili evrensel olmasa da, ardındaki duygular evrensel olabilir. Amerikalı araştırmacı Paul Ekman tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada, Batı’dan, Afrika’nın iç kesimlerinden ve Yeni Gine’den katılımcılara farklı yüz ifadelerini gösteren 10.000’den fazla portreden oluşan bir koleksiyon gösterildi (çatık kaşlı bir adam öfkeyi gösterir; aynı adamın çatık gözlü olması üzüntüyü gösterir). Kültürel geçmişleri ne olursa olsun katılımcıların yüzde 90’ı fotoğraflardaki aynı duyguları tanımladığında, Ekman en az yedi evrensel yüz ifadesi olduğu sonucuna varmıştır: öfke, iğrenme, korku, şaşkınlık, mutluluk, üzüntü ve aşağılama.
Dolayısıyla, bir sonraki yurtdışı seyahatinizde el sallamak ya da başparmakla onaylamak işe yaramayabilir, ancak gerçek bir duygu ifadesi muhtemelen işe yarayacaktır.